Son zamanlarda Ortadoğu’dan gelen her haber, içimizi burkan, zihnimizi meşgul eden ağır bir yük. Gazze’de yaşananlar, İsrail’in bitmek bilmeyen saldırıları ve Filistin halkının tarifsiz dramı… Hepimiz aynı soruyu soruyoruz: İsrail’in durumu ne olacak, bu işin sonu nereye varacak? Ve bu büyük girdabın ortasında, tarihsel sorumluluklarının bilincinde olan bir ülke olarak Türkiye ne yapacak, ne etmeli?
İsrail, uluslararası hukuku hiçe sayan, vicdanları kanatan bir yol izliyor. Barış ve güvenlik vaatleri üzerine kurulan devlet, maalesef bölgenin en büyük istikrarsızlık kaynağına dönüşmüş durumda. Gelinen noktada, İsrail’in kendi güvenliğini dahi tehlikeye atan bu acımasız siyasetin sürdürülebilir olmadığını görmemek mümkün değil. Bölgesel bir gerilimin her an tırmanma ihtimali, tüm dünyanın huzurunu kaçırıyor. Kendi halkının güvenliğini gerçekten sağlamak istiyorsa, İsrail’in de artık askeri güçten öte, adil ve kalıcı bir siyasi çözüme odaklanması şart. Aksi halde, ne kadar duvar örülürse örülsün, bu nefret ve öfke ateşi sönmeyecek.
*******
Peki, Türkiye bu durumda ne yapmalı? Açık konuşmak gerekirse, elimiz kolumuz bağlı oturacak lüksümüz yok. Türkiye, bölgenin en güçlü ve en deneyimli aktörlerinden biri olarak, yalnızca kınama mesajlarıyla yetinemez. Attığımız her diplomatik adım, yaptığımız her yardım, söylediğimiz her söz büyük önem taşıyor.
Diplomasiyi Zirvede Tutmak: Türkiye, ateşkesin kalıcı hale gelmesi ve rehinelerin serbest bırakılması için hem Batı başkentleri hem de bölge ülkeleriyle olan tüm diplomatik kanalları sonuna kadar kullanmalıdır. Dışişleri Bakanımızın da ifade ettiği gibi, iki devletli çözüm hayata geçtiğinde fiili garantörlük üstlenme taahhüdü, Türkiye’nin bu krize ne kadar ciddi yaklaştığının en somut göstergesidir.
İnsani Yardımların Devamlılığı: Gazze’ye ulaştırılan insani yardım konusunda dünya birincisi olmak, vicdani görevimizin bir parçasıdır. Bu yardımların kesintisiz ve güvenli bir şekilde ulaşması için baskıyı artırmalıyız.
*******
Uluslararası Hukuk Vurgusu: İsrail’in eylemlerinin uluslararası mahkemelerde yargılanması konusunda en güçlü sesi Türkiye çıkarmalıdır. Savaş suçlarının cezasız kalmayacağı inancı, ancak bu kararlı duruşla tesis edilebilir.
******
Ekonomik İlişkilerin Gözden Geçirilmesi: İsrail ile olan ticari ilişkilerin gözden geçirilmesi ve siyasi baskı aracı olarak kullanılması, elimizdeki önemli kozlardan biridir.
Türkiye, bu imtihanı başarıyla geçmek zorundadır. Sadece Filistin halkına olan tarihsel ve kardeşlik bağlarımızdan dolayı değil, aynı zamanda bölgemizin gelecekteki huzuru ve güvenliği için de.
Unutmayalım ki, bu meselenin nihai çözümü askeri değil, siyasidir. Ve bu siyasi çözüm, ancak 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen bir Filistin Devleti’nin varlığıyla mümkündür. Türkiye’nin kararlı ve ilkeli duruşu, bu çözümün hayata geçmesindeki en büyük umut ışığıdır. Bu ışığı söndürmeye kimsenin hakkı yok.
Yazan:LEBIH HALK
